AZİZ BAŞKAN BENİ TAKİP ET…

Aziz başkan beni takip etmeyi bir bıraktı, bakın neler oldu… 25 kasım’da Merkez itfaiyeyi sel bastı… Pardon Meles deresi, aks 110’u göl yaptı. Dalgıçlar suyun altında, itfaiye araçlarını ve malzemelerini zor kurtardılar.
İtfaiyeciler bu ortamda resim çektirdiler. Çünkü bu tarihi bir andı… Gazeteler ve medya bayram yaptılar. Nerde böyle bir haber… Bomba hemde ne bomba… Hayat kurtaran itfaiyeciler, nerdeyse kendi canlarını zor kurtaracaktı. Ya koğuşlar, suyun bastığı yerde olsalardı, o kadar itfaiyeci uykuda yakalansaydı… Allah korusun toplu ölümler olurdu…
Tam EXPO öncesi, kötü oldu… ama bu olay geliyorum dedi, yıllardan beri… İzmir’li 4 milyon vatandaşımız bekliyordu, böyle bir sel baskınını… Neden? Çünkü Yenişehir’deki itfaiye Merkezi, yerden nerden bakılsa 5 metre alçakta idi.
Uzun yıllardır burayı gözlemliyordum. Ha Meles deresi taşacak, ya taşacak idi. Çünkü geçtiğimiz yılllarda, yağmur suları, Merkez itfaiyenin yanındaki köprünün üst sınırına geliyor, orda kalıyordu. Geçtiğimiz kış yağmurlarında analiz yaptım; Bir 10 santim daha su seviyesi, köprünün üstünde olsa; Merkez itfaiye’yi su basardı. Bu yılın yaz aylarında, köprünün altından geçen meles deresinde, kanalizasyon su kaçağını görünce, kuvvetli bir yağış etrafa zarar verir dedim.
Artık duramazdım. Bütün İzmir yazarları ve medya, Aziz KOCAOĞLU’nun başka konulu haberlerini yazarken, ben hemen bu konuyu gündeme getirdim. Dürüst başkan Ey KOCAOĞLU dedim… İzmir’in gururu, CHP’nin yerellerde en büyük silahı dedim duy beni… Merkez itfaiye’nin yanından geçen Meles deresinin ıslah edilmesi lazım. Derenin içinde pislikler var. Su patlağı var.
Köşe yazısını yazdığımda, geçtiğimiz yazın ortaları idi. Kanalizasyon patlağı günlerce aktı. Belli ki boruda sorun vardı. Su öyle bir akıyordu ki, sanki mini bir dere yapıyordu. Eğer ki yazın bu köşe yazım değerlendirilseydi… belediye izsu elemanları, dediğim noktadan bu kanalizsyon patlağını tam olarak tamir etselerdi, eminim ki Merkez itfaiye’yi belkide su basmayacaktı…
İlk defa metrekareye bu kadar yağmur yağdı. Ama asıl sorun, Merkez itfaiye’nin bu kadar yoldan alçak olması… Merkez itfaiye’nin bu çukur yere kurulumu, nerdeyse bir 10 yıl oldu… Ha bugün ha yarın derken, sonunda oldu ve mini göl oldu.
Keşke köşe yazımı Aziz başkan değerlendirseydi. Meles deresini talimat vererek, bir baktırsaydı. Yağmurun son 50 yılın en şiddetli yağış olması ve kanalizasyon patlağıda dediğim noktada tekrar olmuşsa, bu olayı kaçınılmaz yapmıştır. Çünkü kanalizyon kaçağında su yukarıya doğru fışkırıyor, akan dere suyunun hızını kesip, geriye doğru attırıyor. Sonra köprü altında sular birikip, tsunami gibi köprünün üstünden azgın sular itfaiye’ye doğru akmıştır.
Neyse artık bu ders olmuştur. Aziz başkanın acilen Merkez itfaiye’yi, başka bir yere taşıması lazım. Ya da, bu çukur yerleri molozlarla doldurarak, yolla aynı seviyeye getirtmesi lazım. Yoksa gene aynı durum olması kaçınılmazdır.
Köşe yazım var aslanlar gibi kayıtlarda… Yazmadın, bu konuyu gündeme getirmedin, kimse diyemez. Bitmedi… Belki yazımı, Aziz başkan ve o çok kıymetli bürokratları görmemiş olabilir diyerek, internetten Aziz başkana ulaşın bölümünden, bu meles deresinin ıslah edilmesi gerektiğini, kendisine defalarca mail attım.
Ama tabi ki bu uyarı yazılarım değerlendirilmeyince, korkulan oldu. Yazarlık sadece yazmak değil… Yazarlık; yazmanın yanında, analizci ve araştırmacı olmaktır.
Aziz başkan malesef beni hafife alıyor. Ama başarısında benim çok büyük katkılarım var. Geçmişte kendisine olan katkılarımı görmezden geliyor. Hasanağa bahçesi, benim sayemde oldu. İnkar edemez… Şahitim Buca belediye başkanı Ercan TATİ… Ercan başkana gidip te makamında, bu bahçenin yapılması gerektiğini söyledim.
Ercan başkan normal bir şekilde, ”Tarık bu bahçe büyükşehir’e ait. Ben bir şey yapamam dedi.” bende kendisine ”Evet ama başkanım, bu bahçede senin ilçende… hiç te hoş durmuyor… tinerciler, kırık şişeler…aileler bu bahçede piknik yapıyor… olmaz ki… lütfen girişimlerinizi hızlandırın” dedim…
Aziz başkan 1 hafta sonra, ege tv’de canlı programa çıkınca… programa bağlanıp… Hasanağa bahçesini gündeme getirdim… Aziz başkanda en kısa sürede dedi. Yalan mı Aziz başkan…Yoksa bu bahçe var ya, belkide bir 5 sene daha yapılmayacaktı. yalan mı Ercan başkan… yalan mı Aziz başkan…
Bundan 7-8 yıl önce, Buca ilçemizde memur lojmanlarında fareler cirit atıyordu… Binalar dışardan dökülüyordu. İçinde oturmak zorunda kalan personel ve çocukları korku içinde yaşıyorlardı. Yoldan gecen vatandaşlar, belediyeye beddua okuyordu… Bu yıkıntı binaları, yetkililer görmüyor diye… Ben gene internetten Aziz başkana ulaşın bölümünden mailler atarak, burayı kısa sürede yaptırttım… Kanıtlarım mı? gidin bakın büyükşehirin internet kayıtlarına…
2012 Yazın sıcaklarında, o eski belediye otobüslerinde halkımızın çektiği zorlukları gördüm. O sıcaklarda kalp krizi geçirmek travmanında idiler. İzmir halkı her gün, İzmir belediyesine beddua okuyorlardı. Nerdeyse otobüslerdeki halkımızı sakinleştirirken, dayak yiyordum. Sen Aziz KOCAOĞLU’nu neden savunuyorsun diye… Ama hakli idiler. Hemen köşe yazımı yazdım. Bütün sitelerde yayınladım…
Bu yetmez dedim. İzmir milletvekili Hülya GÜVEN’le iletişime geçtim. Kendisi bu konu ile ilgileneceğini, Ama Aziz başkanın çok meşgul olduğunu söyleyince… sayın vekilim bu konu her sorundan daha önemli … Lütfen dedim bu konu ile ilgilenin… O da tamam dedi. 500′ e yakın klimalı otobüsler, bu sene mart aylarında hizmete girdi.
kanıtlarım mı? İzmir milletvekilim Hülya Güven’le face mesajlarım duruyor. İsteyen görebilir. Zaten Hülya hanımda inkar edecek birisi değil… İsteyen sorabilir.
Bütün bu köşe yazılarımı Aziz başkan değerlendirdi. Kendisine teşekkür ederim. Ama keşke Meles deresinin ıslah edilmesi gerektiği konusunda, benle aynı fikirde olsaydı. Bugün Merkez itfaiye’yi sular basmazdı. EXPO öncesi, bu psikolojik zorluğu yaşamazdı.
Aziz başkan beni takip etsin gerçekten, kazanır… Çünkü İzmir’i seviyorum… Araştırıyorum, analiz yapıyorum. Bürokratlarına kızmasın… Onlar dünya tatlısı insanlar. Bıraksın bürokratları sekreterleri ile şöforleri ile mutlu bir hayat yaşasınlar. Çay, kahve ve yemek yiyerek ve tatlı emeklilik kazanana kadar, hayatlarını keyif içinde geçirsinler. Zaten bir şey yaptıkları yok ki… Bari mutlu bir dünyada yaşasınlar.
Olmuyor sayın Aziz başkan olmuyor. Bürokratların çalışmıyorlar ne yapacan… sıkılma. Onlarda ana kuzusu…Kadroları gelince, emeklilikte yüksek maaş alma haklarını kazanınca, o zaman alırsın görevlerinden… şimdi hepsinin ona göre borçları vardır. Vallah ne diyeyim… Vallah sinirimden ne dediğimi bende bilmiyorum… O kadar kızıyorum ki bürokratlarına…
Son 7 senedir Aziz KOCAOĞLU’na yardım etmek için, İzmir halkı mutlu yaşasın diye yazıyorum. Daha Aziz başkan bir çay içmeye davet etmedi. Ne diyeyim… canı sağolsun… Ama şu da bir gerçektir… Eğer İzmir AK partili bir belediye olsaydı, bugün herhalde teklif üstüne teklif gelirdi. Gel danışmanımız ol, gel bir daha ki seçimlerde adayımız sen ol… İşte fark burda… AK parti neden bu kadar çok oy alıyor… Çünkü yeteneğe değer veriyor, hizmete değer veriyor. Ve beyni açık kadroya değer veriyor.
Başbakan zaman zaman köşe yazılarımın başlıklarını alıyor, grup konuşmalarında söylemlerinde kullanıyor. İşte böyle olunmalı…kıskanmadan… güzel şeyleri alıp değerlendirilmeli… Bütün bu faydam olunan işlerde, bir davet almayı bırakın, katkım olunan projeleri, ben yaptım diyerek herkes oy alma peşinde… açılışlarda boy gösteriyorlar.
Ben menfaatim için yazmıyorum. Sadece İzmir halkını seviyorum, rahat ve huzurlu yaşasınlar istiyorum. Sadece Aziz başkan beni takip etsin… Çünkü ben tüm milletin yazarıyım. Eğer ki Aziz başkan 4 milyon İzmir’linin başkanı ise, beni takip etmekte mecbur. Çünkü benim kendisine ve milyonlarca İzmir’liye faydam var….
Unutmasın ki, Aziz başkan bürokratlarının değil, 4 milyon izmir halkının başkanı… Merkez itfaiye su baskınında, sorumluları görevden almak zorunda… Yoksa aynı yanlışlar ve durumlar gene olur.
İzmir halkı başarısız bürokratların görevde kalmasını istemiyor. Bu konuda çok sinirliler. Aziz başkan unutmasın ki, bu durum kendisine oy kaybettiriyor. Benden söylemesi…

Yorum