KOVİD-19 Tecrübeleri Ve Salgına Karşı Mücadelede Uluslararası İş Birliği

İletişim Başkanlığı “KOVİD-19 Tecrübeleri Ve Salgına Karşı Mücadelede Uluslararası İş Birliği” video-konferansı düzenledi

08 Nisan 2020 Çarşamba, 13:32

İletişim Başkanlığı tarafından “Kovid-19 Tecrübeleri ve Salgına Karşı Mücadelede Uluslararası İş Birliği” başlıklı bir video-konferans düzenlendi.

Başkanlığın Türkçe ve İngilizce Youtube kanallarından canlı olarak yayınlanan video-konferansın açılış konuşmasını İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun yaptı.

Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Abdulkadir Emin Önen, Roma Büyükelçisi Murat Salim Esenli ve Seul Büyükelçisi Durmuş Ersin Erçin’in konuşmacı olarak yer aldığı video-konferansın moderatörlüğünü ise SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş gerçekleştirdi.

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, konuşmasının başında, terör örgütü PKK’nın bugün Diyarbakır’da katlettiği sivil vatandaşlara Allah’tan rahmet diledi.

PKK terör örgütünün bugünlerde dahi ne kadar kalleş olduğunu, olabildiğini gösterdiğini belirten Altun, “Elbette, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu cani örgüte bu yaptığını bırakmayacaktır. Terörle mücadelemiz bugünlerde dahi sürmektedir, sürecektir.” dedi.

Koronavirüsün yayılmasını yavaşlatma ve tamamen durdurma noktasında bireylerin sorumluluğu üzerinde durduklarını kaydeden Altun, Bilim Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda sokağa çıkma kısıtlamasına tabi tutulmasalar bile her vatandaşın salgınla mücadele önlemlerini içselleştirerek, öncelikle aile bireyleri ve sevdiklerini koruma sorumluluğuyla gereken tedbirleri almalarını beklediklerini ifade etti.

Altun, “Milletimiz de Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu fedakârlığı yaparak, bu zorlu süreçten bir an önce çıkmamız için gayret sarf ediyor.” dedi.

İletişim Başkanlığının da bu konferansı sosyal mesafe kurallarına uygun olarak internet ortamında gerçekleştirdiğini aktaran Altun, “Bu etkinliği gerçekleştirme amacımız, salgınla mücadele eden diğer ülkelerde yaşanan güncel gelişmeler, alınan tedbirler ve sürecin nasıl yönetildiği hakkında farkındalık oluşturarak, salgının ülkemiz ile Büyükelçilerimizin görev yaptıkları ülkeler arasındaki ilişkilere etkilerini değerlendirmektir. Bu vesileyle salgınla mücadelede uluslararası iş birliği imkanlarını masaya yatırmak, salgın sonrasında nasıl bir dünya kurulacağı hakkında görüş alışverişinde bulunmak arzusundayız. Bu etkinlikle, ülkemizde ve dünyada devam eden koronavirüs pandemisiyle mücadele tartışmalarına katkı sunmak istiyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

“İyileşen hastalarımızın sayısı dün akşam itibarıyla 1.600’e yaklaştı”

Fahrettin Altun, dünyada koronavirüs salgınından etkilenenlerin sayısının 1,5 milyona, hayatını kaybedenlerin sayısının ise 100 bine doğru hızla seyrettiğini bildirdi.

Türkiye’nin de maalesef tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı bu sorunlardan azade olmadığını belirten Altun, şunları kaydetti:

“Bugüne kadar virüs enfeksiyonuyla uyumlu semptomlar gösteren toplam 222 bin 868 kişi test edilmiş, bunların 34 bin 109’unda virüs tespit edilmiştir. 725 vatandaşımız ise virüs enfeksiyonu neticesinde hayatlarını kaybetmiştir. İyileşen hastalarımızın sayısının dün akşam itibarıyla 1.600’e yaklaşması, bu süreçteki tesellimizdir. Kayıplarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve sevdiklerine sabr-ı cemil, hastalarımıza ise acil şifalar diliyorum. Aynı zamanda Kovid-19 hastalığıyla mücadele eden vatandaşlarımızı yeniden sağlıklarına kavuşturmak için gece-gündüz demeden çalışan tüm sağlık personelimize can-ı gönülden şükranlarımı ifade ediyorum.”

“Sağlık sistemimiz çağ atladı”

Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde 2002 yılından itibaren atılan adımların, bugün virüs salgınına karşı verilen mücadeleye büyük katkılar sunduğuna dikkati çekti.

Güçlü sağlık sistemlerine sahip ülkelerin, vaka sayıları yüksek olsa bile, hastalara iyi bakarak hastalık sebebiyle ölüm oranını asgari düzeyde tutabildiğini kaydeden Altun, “Bu itibarla, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlık döneminden itibaren sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerimize yapılan yatırımların Türkiye’yi bugün karşı karşıya kaldığımız tehditlere en iyi biçimde hazırladığını söylemek mümkündür.” ifadelerini kullandı.

2002-2020 dönemine bakıldığında Türkiye’nin sağlık sisteminin çağ atladığını vurgulayan Altun, şöyle devam etti:

“18 yıllık dönemde hastane sayımız, 1.156’dan 1.518’e yükselirken; önümüzdeki dönemde karantina için kullanabileceğimiz tek kişilik oda sayısı 18 bin 934’ten 91 bin 949’a ulaşmıştır. Aynı süre zarfında yatak sayımız 164 bin 471’den 239 bin 46’ya çıkmış, yoğun bakım yatak sayısında ise 2 bin 214’ten toplam 65 bin 455’e bir yükseliş yaşanmıştır. Bir başka deyişle yoğun bakım yatak sayımız yaklaşık 33 katına çıkmıştır. 2002 yılından itibaren sağlık sistemimize yapılan yatırımlarla sağlık personeli sayımızın da ihtiyaç duyulan seviyeye taşındığını görüyoruz. Buna göre 2002’de 91 bin 949 olan doktor sayımız 161 bin 279’a, 2002’de 72 bin 393 olan hemşire sayımız ise 198 bin 517’ye ulaşmıştır. 2002 yılında 294 bin 587 olan toplam sağlık personeli sayımızın ise 2020’ye gelindiğinde 1 milyonu aştığını görüyoruz.

Sağlık sistemimizin durumunu bazı gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin daha iyi takdir edileceğini düşünüyorum. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, her 100 bin kişi başına Amerika Birleşik Devletleri’nde 34,7, Almanya’da ise 29,2 yoğun bakım ünitesi yatağı bulunurken, ülkemizde bu sayı 46 olarak gerçekleşmiştir. Şehir hastanelerimizin hizmete alınmasıyla birlikte aradaki farkı daha da açmayı bekliyoruz. Bu yatırımların belirli bölgelerle sınırlı kalmayıp, ülkemizin tamamına yayılması ise Türkiye’nin neresinde olursa olsun devletine ihtiyaç duyan vatandaşlarımıza en kısa zamanda ulaşılarak, hizmet verilmesini mümkün kılmaktadır.”

“Salgından sonra uluslararası sistemin geçireceği dönüşümlere de bugünden hazırlanıyoruz”

İletişim Başkanı Altun, dünyanın tarihi bir eşikten geçtiğini ifade ederek, “İnsanlığın binlerce yıllık tarihine dönüp baktığımızda, türümüzün, bugün mücadele ettiğimiz kadar büyük bir tehditle ancak birkaç kez karşı karşıya kaldığını görüyoruz. Geçtiğimiz on yıllarda yaşanan birtakım makro gelişmelerin, bu tehdidin hızını ve yaygınlığını artırdığını söylememiz mümkündür. Öncelikle Soğuk Savaş sonrası dönemde dünyanın hızlı bir küreselleşme sürecine girmesi, birkaç istisna haricinde dünyanın neresinde olursa olsun insanların, toplumların ve ekonomilerin birbirine entegre ve bağımlı hâle gelmesi, bugün yaşadığımız salgının yayılmasına kuşkusuz etki etmiştir. Nitekim virüsün ilk ortaya çıktığı yer olan Çin’den komşu ülkelere değil, öncelikle İtalya ve İran’a yayılması, üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.” diye konuştu.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak koronavirüs salgınını ilk günlerinden itibaren çok yakından takip ettiklerini anlatan Altun, “Sağlık Bakanlığımız bünyesinde bir operasyon merkezinin ve Bilim Kurulu’nun ocak ayı başında ihdas edilmesi, sürecin bilim insanlarımızın tavsiyeleri doğrultusunda Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından şahsen yönetilmesi bu virüsü haftalarca topraklarımıza sokmamamızı mümkün kıldı. O aşamada salgınla mücadelemizi planlamamış; ulusal stratejimizi geliştirmemiş olsaydık, bugün çok daha acı bir tabloyla karşı karşıya olan İngiltere, İtalya ve İspanya’nın durumunda olabilirdik.” ifadelerini kullandı.

Fahrettin Altun, “Salgınla mücadelemizi nasıl virüs henüz topraklarımıza ulaşmadan önce, tüm senaryoları ayrı ayrı çalışarak planladıysak, salgından sonra nasıl bir dünya kurulacağı ve uluslararası sistemin nasıl dönüşümler geçireceği konusuna da bugünden hazırlanıyoruz. Koronavirüs sonrası dönemde rekabet ve çatışmanın mı, yoksa iş birliği ve dayanışmanın mı ağırlık kazanacağı Türkiye gibi dünyaya siyasi, ekonomik ve kültürel entegrasyonunu tamamlamış, bölgesel ve küresel meselelerin çözümüne her fırsatta katkı sunan ülkeleri yakından ilgilendirmektedir. Aynı şekilde tek kutuplu uluslararası düzenin sürdürülebilir olup olmadığı ile açık ve kurallara dayalı ticaret rejiminin ayakta tutulup tutulamayacağı gibi sorular cevap beklemektedir.” dedi.

“Bu süreçte en büyük güvencemiz milli birlik ve beraberliğimiz”

Altun, Türkiye’nin bu süreçte en büyük güvencesinin milli birlik ve beraberliği olduğuna işaret ederek, “Tarihinin her döneminde zorluklar karşısında kenetlenerek tek yumruk olan aziz milletimiz, bugün de Çanakkale ruhuyla, Milli Mücadele bilinciyle, 15 Temmuz direnişinin şuuruyla tüm sıkıntıların üstesinden gelecek; inşallah bu süreçten güçlenerek çıkacaktır. Bu kritik eşikte yalnızca kendi çocuklarımıza değil aynı zamanda dünyanın muhtelif bölgelerinde savaşı, açlığı, yoksulluğu ve zulmü yaşayan masumlara karşı da ayakta kalma sorumluluğumuz olduğunu asla unutmamalıyız.” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla başlatılan “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” kampanyasının milletten kısa sürede gördüğü teveccühün, bu güvenin yersiz olmadığını açıkça ortaya koyduğunu belirten Altun, “Devletin, maddi imkanı olan vatandaşlarla ihtiyaç sahibi vatandaşlarımız arasında köprü görevi görmesinden rahatsız olanların kötücül çabalarına rağmen kampanya hesaplarına 7 Nisan itibarıyla 1 milyar 415 milyon 329 bin 488 lira yatırılmış, ayrıca 46 milyon 6 bin 830 liralık SMS atılmıştır. Burada toplanan bağışlarla yaklaşık 2,3 milyon aileye destek olacak, hiçbir vatandaşımızın mağdur olmaması için gereken adımları kararlılıkla atmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.

Fahrettin Altun, “Kuşkusuz bu millet, kumpasları, darbecileri, ihanet çetelerini nasıl dize getirdiyse, bugün imtihan edildiği görünmez düşmanla da Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliği sayesinde mücadele ederek, bu sıkıntılı dönemden alnının akıyla çıkacaktır.” dedi.

“Ülkemiz, bu süreçte üzerine düşen insani vazifeyi layığıyla yaptı”

Türkiye Cumhuriyeti olarak dünyaya barışın, iş birliğinin, dayanışmanın hakim olmasını arzu edip, bunun için çalıştıklarını ifade eden Altun, “Küresel salgın döneminde de, devletler arası ilişkiler kuralsızlaşma eğilimi gösterirken bile, kendi vatandaşlarımızı korumaya gayret ederken ihtiyaç sahibi ülkelere sırtımızı dönmememiz bu durumun en somut göstergesidir.” dedi.

Fahrettin Altun, “Aynı şekilde Sayın Cumhurbaşkanımızın İngiltere, Almanya ve Fransa devlet ve hükümet başkanlarıyla gerçekleştirdiği telekonferans kapsamında koronavirüs salgınını uluslararası bir düzlemde gündeme getiren ilk lider olmuş; 26 Mart günü yine video-konferans yöntemiyle gerçekleştirilen G20 Olağanüstü Liderler Zirvesi’nde hiçbir ülkenin bu küresel krizle tek başına mücadele edemeyeceğini hatırlatarak ulusal ekonomiler başta olmak üzere salgından olumsuz etkilenen tüm alanlarda ortak adımların gecikmeden atılmasının önemini vurgulamıştır.” görüşlerini aktardı.

Altun, “Nitekim ülkemiz, bu süreçte üzerine düşen insani vazifeyi layığıyla yapmış; aralarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti, İspanya ve İtalya’nın da bulunduğu 30 ülkenin yardım taleplerini imkanları kapsamında karşılamıştır. Aynı şekilde geçtiğimiz hafta İspanya’daki olağanüstü koşulları göz önünde bulundurarak, ihracatı daha önce yasaklanmış olan 116 solunum cihazının sevkiyatını gerçekleştirdik.” diye konuştu.

Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Önen: “Salgının Çin’de kontrol altına alınmaya başlandığını görüyoruz”

Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Abdulkadir Emin Önen, konferansta yaptığı konuşmada, Çin’in 1,4 milyarlık nüfusuyla kıta büyüklüğünde bir ülke olduğuna işaret ederek, virüsün kaynağı olan Vuhan kentinin bulunduğu Hubey eyaletinin 60 milyonluk nüfusa sahip olduğuna dikkati çekti.

Hubey’in 600 milyar dolarlık ekonomik hacmiyle, ülkenin toplam ekonomik hacminin yüzde 4’üne denk geldiğini söyleyen Önen, “Hubey’i aslında ekonomik olarak da nüfus olarak da bir ülke olarak kabul edip bu işi ona göre sınırlandırmamız gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Önen, Çin genelinde bugün itibarıyla bulunan 83 bin 71 vakadan 67 bin 803’ünün Hubey’de kaydedildiğini, hayatını kaybeden 3 bin 340 kişiden 3 bin 212’sinin de yine Hubey eyaletinden olduğunun altını çizdi.

“Rakamlar bize şunu gösteriyor ki Hubey eyaleti bir ülke büyüklüğünde ve Çinli yetkililer, burayı 24 Ocak’tan itibaren tam bir karantina altına aldı.” diyen Önen, Pekin yönetiminin ülkede görülen ilk vakayı 31 Aralık 2019’da Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirdiğini anımsattı.

Önen, önce Vuhan kentinde ve sonra Hubey eyaleti genelinde bu süreçte işletilen tedbirlere ilişkin şu bilgileri paylaştı:

“Bu süreçte DSÖ’nün biraz geriden geldiğini, yanlış değerlendirme içerisinde olduğunu naçizane tespit ettim. DSÖ, ilk açıklamalarında bunun bir pandemiye dönüşme olasılığından hiçbir şekilde bahsetmedi, ticaret ve seyahatin önünde bir engel olmadığını söyledi. Hâlbuki Çin, o tarihler itibarıyla Hubey eyaletindeki tüm ulaşımını durdurmuştu. Eğer o gün itibarıyla DSÖ bir kısıtlama getirseydi, eminim dünyaya bu kadar hızlı yayılmayacaktı.”

Ülke genelinde salgınla etkin mücadele kapsamında alınan tedbirlere de değinen Önen, “Çin, ilk aşamada krizin adını koyamadı. Virüsün yeni bir virüs olduğu, dünyada salgın haline gelebileceğinin tespitini yapamadı. Virüsün çıkışının 13 Aralık olduğunu düşünürsek bu yayılma gerçekleşmiş oldu.” dedi.

Önen, Vuhan’da ve diğer bölgelerde mevcut durumda karantina şartlarının yumuşatıldığı ve normale dönüşün başladığını söyleyerek, “Şu an 10 gündür Çin kaynaklı herhangi bir vaka yok, son iki gündür koronavirüs kaynaklı ölüm gerçekleşmedi. Bunları alt alta getirdiğimizde salgının Çin’de kontrol altına alınmaya başlandığını görüyoruz.” diye konuştu.

Çin’de hayatın kademeli olarak normale dönmeye başladığının altını çizen Önen, “Burada sağlanan başarının nedenini, toplumun tedbirlere, kurallara harfiyen uyması şeklinde özetleyebiliriz.” ifadesini kullandı.

Önen, Çin ve Türkiye’nin bu süreçte iş birliği ve diyalog halinde olduğunu belirterek, “Sorun ortak, çareler de ortak. Küresel anlamda deneyimlerimizi birbirimize aktarmamız gerektiğini düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

Krizin ekonomiye de kaçınılmaz etkilerinin olacağını aktaran Önen, “Ancak ‘Dünyanın düzeni tamamen değişecek’ ya da ‘Dünya artık koronavirüs öncesi ve sonrası diye adlandırılacak’ gibi büyük konuşmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Hayatımız, bu işin aşısı ve çalışmaları yapıldıktan sonra inşallah normalleşecek.” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin Roma Büyükelçisi Esenli: “Türkiye’nin bu kritik süreçte İtalya ve diğer ülkelere yardımı, Avrupa’daki Türkiye’ye karşı olan önyargıların kırılmasına yardım ediyor”

Türkiye’nin Roma Büyükelçisi Murat Salim Esenli, dün itibarıyla İtalya’da vaka sayısının bir önceki güne nazaran yüzde 3 artışla 94 bin 67’ye çıktığını, ölü sayısının ise 17 bin 200’e yükseldiğini belirtti. Esenli, ölü sayısında yüzde 5 azalmanın ve iyileşen hasta sayısındaki artışın ise memnuniyet verici bir gelişme olduğunu dile getirdi.

Esenli, 13 Aralık’ta Çin’de virüs ilk görüldüğünde herkesin durumunu Çin’e uzaklığına göre değerlendirdiğini, “bize gelmez” diye düşündüğünü belirtti.

Bu salgında, küreselleşmenin etkisinin, 2002’deki SARS krizine göre çok daha hissedilir olduğunu aktaran Esenli, şöyle devam etti:

“Bilgi eksikliği de diğer bir sorundu. İlk başlarda burada mevsimsel grip ve Kovid-19’u ayırt etmek zordu ve vakit kaybedildi. Ayrıca toplumsal tepkiler de oldu. İtalyanlar sıcak ve sosyal insanlar, Çin’deki gibi bir karantinanın İtalya’da uygulanmasına tepki verdiler, özellikle Lombardiya bölgesi. “Evde kal” kampanyası Türkiye açısından da burada da çok kritik. İtalya’daki düşüşün en önemli sebebi. Öte yandan İtalya’da hastaneleri ayırdılar. Diğer hastalıklar ve Kovid-19 hastaları ayrıldı. İtalya’da maske kullanımı da arttı. 100 milyon maske lazım günlük olarak İtalya’ya. Türkiye İtalya’ya maske yardımında bulundu. Ayrıca gereksiz yere dışarı çıkanlara 300 ile 3 bin avro arasında ceza kesiliyor. Bir yandan da İtalyan hükümeti antikor geliştirmek için uğraşıyor.”

Esenli, İtalya’da kriz başladığında geçici olarak bulunan öğrencilerin Türkiye’ye gönderilmesine odaklandıklarını dile getirdi.

İtalya’da 31 Ocak’ta OHAL ilan edildikten sonra ilk olarak 18 yaş altı öğrencileri Türkiye’ye gönderdiklerini belirten Esenli, sonrasında 3. ülkelerden dönen Türk vatandaşlarına yönlendirdikleri ve 21 Mart’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla diğer öğrencilerin transferine başlandığını söyledi.

Esenli, şunları kaydetti:

“Öğrencilerin getirilmesi süreci kolay olmadı çünkü artık bölgeler arası kısıtlamaların olduğu bir süreçteydik. Öğrencilerin bir kısmı büyük şehirlere uzak köylerdeydi. Onları süratle Roma’ya getirdik ve Türk Hava Yolları ile Türkiye’ye dönüşlerini sağladık. Ayrıca eş zamanlı olarak İtalyan öğrenciler de Türkiye’den İtalya’ya getirildi. Öte yandan geçici vizeyle İtalya’da bulunan ve vizesi biten vatandaşlar da endişe içindeydi. Bu konuyu da takip ettik ve dün aldığımız bir notayla kalış süresini aşan vatandaşlarımızın 20 Haziran’a kadar İtalya’da sorunsuz bir şekilde bulunabileceği haberini aldık. Geçen hafta da Paris Büyükelçiliği, Marsilya Başkonsolosluğu ve Milano Başkonsolosluğunun koordinasyonunda 16 şoförümüzün Trieste’den Marsilya’ya intikalini ve Türkiye’ye dönüşünü sağladık.”

Büyükelçi Esenli, Türkiye’nin 1 Nisan’da İtalya’ya malzeme yardımı yaptığını hatırlatarak, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da İtalyan mevkidaşıyla süreç içinde sürekli telefonda görüştüğünü aktardı.

Esenli, “Türkiye örneği İtalya’da olumlu bir şekilde gündeme geldi. Mesela, Türkiye’de tedbirlerin zamanında uygulanması, salgın sürecinde bile İtalya’ya yardım yapılması resmi kanallar ve ajanslarda yer buldu. Türkiye’nin bu kritik süreçte İtalya ve diğer ülkelere yardımı, Avrupa’daki Türkiye’ye karşı olan önyargıların kırılmasına yardım ediyor.” ifadesini kullandı.

Salgının İtalya ekonomisini de derinden etkilediğini, özellikle turizm sektörünün büyük yara aldığını aktaran Esenli, hükümetin çeşitli ekonomik paketlerle özellikle dar gelirli kesime yardım etmeyi hedeflediğini söyledi.

Esenli, AB’nin salgın ve göç krizinde iyi bir sınav veremediğine de dikkati çekerek, AB’nin göç krizinde Türkiye’ye verdiği sözlerin büyük bölümünü tutmadığını ve İtalya’nın da göç konusunda AB içinde yalnız bırakıldığını kaydetti.

Salgında AB içinde güney ülkelerinin kuzeye göre daha çok etkilendiğinin altını çizen Esenli, Almanya, Avusturya, Hollanda gibi ülkelerle İtalya, İspanya, Fransa arasında kriz karşısında mali yardım konusunda görüş ayrılıkları olduğunu sözlerine ekledi.

Türkiye’nin Seul Büyükelçisi Erçin: “Çok yoğun, yaygın ve hızlı test uygulaması Kore’nin bugün ulaştığı başarılı sonuçta çok etkin oldu”

Türkiye’nin Seul Büyükelçisi Durmuş Ersin Erçin, konferansta yaptığı konuşmada, Kovid-19 salgını nedeniyle “21. yüzyılın en büyük küresel krizi”nin yaşandığını, pek çok ülkenin bu krizle mücadeleye hazırlıksız yakalandığını ve başarısız olduğunu anlattı.

Güney Kore’nin ise salgına karşı diğer birçok ülkeden farklı tutum izlediğine dikkati çeken Erçin, Çinli bir kişinin, 20 Ocak’ta virüsü Güney Kore’ye taşımasının ardından ülkede kapsamlı bir stratejinin hayata geçirildiğini belirtti.

Erçin, Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in’in, salgının ülkede görülmesinin ardından ilaç firmalarına çok sayıda kit üretilmesi talimatı verdiğini hatırlatarak, şu ifadeleri kullandı:

“Çok yoğun, yaygın ve hızlı test uygulaması Kore’nin bugün ulaştığı başarılı sonuçta çok etkin oldu. Burada kilit unsur, yaygın test uygulaması oldu. Bugün itibarıyla günde 20 binden fazla test uygulanıyor ve yarım milyondan fazla Koreli ve yabancı test edildi. Hastalık belirtisi göstersin göstermesin hastanelerde herkese arabadan inmeden, kırmızı ışıkta, yürürken, havaalanlarında ücretsiz test imkanı sağlandı ve 96 sağlık merkezinde bu testlerin 1-1,5 saat içinde sonuçlandığı görülüyor.”

Erçin, sadece hastanın değil, hastayla temas eden kişilerin de toplumdan izole edilmesinin sağlandığını, bu kişilerin gittikleri mekanların dezenfekte edildiğini kaydetti.

Güney Kore’de, salgınla ilgili sürecin hala şeffaflıkla yürütüldüğünü dile getiren Erçin, “Bu, mücadelenin en güçlü yönlerinden birini oluşturdu. Halkla günlük, saatlik hatta cep telefonları aracılığıyla dakikalık paylaşımlarda bulunuluyor ve halk sürekli olarak uyarılıyor.” diye konuştu.

Öte yandan, Erçin, Türkiye’nin Seul Büyükelçiliğinin, Kovid-19 salgını sonrası bu ülkede yaşayan 1100 Türk vatandaşının sorularını sosyal medya üzerinden yanıtladığını belirterek, vatandaşların, salgından korunma yolları, acil durumda neler yapılması konusunda bilgilendirildiğini ifade etti.

Birçok ülke gibi Güney Kore ekonomisinin de Kovid-19’dan çok ciddi etkilendiğinin altını çizen Erçin, “Kore, 144 milyar dolarlık 4 paket açıkladı. Sağlık önlemleri ve tesislerinin geliştirilmesinin yanı sıra özellikle küçük ve orta işletmelerin desteklenmesine, dar gelirli vatandaşlara yardımda bulunulmasına ve iç tüketimin artırılmasıyla ekonomik durgunluğun aşılmasına yönelik bazı tedbirler aldı.” dedi.

Büyükelçi Erçin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetine icabetle, Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in’in, Türkiye’ye yapması beklenen ziyaret ve Karma Ekonomik Komisyon (KEK) Toplantısının, salgın nedeniyle ertelendiğini anımsatarak, şunları kaydetti:

“İlerleyen dönemde eminim Türkiye-Kore ilişkileri bu krizden de alınan dersler ışığında daha da ileriye gidecektir. Sanıyorum inşallah beklendiği gibi mayıstan itibaren normalizasyon hayata geçirilebilirse, Moon Jae-in’in ertelenen ziyareti eğer sonbahar aylarında gerçekleştirilebilirse, bu krizden alınan derslerin ikili ilişkilerimize bilim, ilaç sanayi, ticari, ekonomik, sosyal kültürel alanlarda olumlu yansımalarının olmasını bekliyorum.”

Erçin, Kovid-19’un ardından yaşanan gelişmelerin, ülkeleri birbirine daha bağımlı hale getirdiğini ve yakın iş birliğinin öneminin arttığını ifade ederek, bu bağlamda, dünya liderlerinin serbest ticarete olan taahhütlerini de yenilemekten başka çareleri olmadığına dikkati çekti.

Öte yandan, Erçin, Kovid-19 krizinin, Avrupa ve Amerika’da Asya karşıtı ırkçılığı gündeme taşıdığını vurgulayarak, ABD’de yaşayan Korelilerin Çinli sanılması sebebiyle saldırılara uğradığı yönünde şikâyetlerin olduğunu dile getirdi.

Göçmenlere karşı da yeni tavrın gelişeceğini ve oluşacak yeni düzen içerisinde göçmenlik politikalarının özenle hazırlanması gerektiğini söyleyen Erçin, göçmen karşıtı tavır ve düşüncelerin, hükümetlerce kontrol altına alınmasının önemine işaret etti.

Altun: “Şu an itibarıyla neden tek taraflı bir düzenin olmayacağını, olmaması gerektiğini anlıyoruz”

İletişim Başkanlığının Türkçe ve İngilizce Youtube kanallarından canlı olarak yayınlanan video-konferansın kapanışında konuşan İletişim Başkanı Altun, buraya katılan büyükelçilere yaşadıkları ülkedeki tecrübeleri vurgulamaları ve bu anlamda Türkiye ile alakalı yaptıkları değerlendirmeler dolayısıyla teşekkür etti.

Bir taraftan salgını kontrol altına almak ve etkilerini azaltmak için uğraştıklarını, tek bir vatandaşı dahi kaybetmemek için yoğun gayret sarf ettiklerini dile getiren Altun, “Bu noktada sağlık çalışanlarımızın çok büyük emeği, inanılmaz fedakârlıkları var. Her birine şükran borçluyuz. Bütün kademedeki sağlık çalışanlarımız için bunu ifade etmemiz gerekiyor.” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başından itibaren kamu düzeninin korunması, sağlık sisteminin etkin şekilde işletilmesi, gıda, sağlık ve temizlik tedarik zincirinin ayakta tutulması, sosyal mesafenin sağlanmasını vurguladığını ifade eden Altun, “Bu dört hususun temini noktasında devlet çok ciddi bir gayret gösterdi, göstermeye devam ediyor. Çünkü bu salgın ile mücadelede, salgının etkilerinin kontrol altına alınması bağlamında bu hususlar çok önemli. Bir taraftan da siyasi birliğimizin, ekonomimizin, toplumsal yapımızın, sağlık sistemimizin ayakta tutulması ve yarına yine güçlü bir şekilde bırakılması açısından bu hususlar çok çok önemli.” diye konuştu.

Tüm bu yaşananların, güçlü sosyal devletin önemini ortaya koyduğunu vurgulayan Altun, şunları kaydetti:

“Bu noktada gerçekten biz, politikalarımızı hayata geçirirken bir taraftan güçlü sosyal devlet ilkesini, bir taraftan da bireysel özgürlükler anlayışını bir arada götürerek, herhangi bir şekilde bireysel özgürlük anlayışını da zedelemeden tedbirlerimizi almayı esas aldık. Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanımızın çok titiz bir yönetim anlayışı olduğunu da açık ve net bir şekilde ifade etmemiz gerekir.

Bütün bunlar, niye güçlü devlet ve niye güçlü bir Türkiye’ye ihtiyacımız olduğunu çok net ortaya koymuştur. Pekin Büyükelçimiz çok açık ifade etti tüm bu yaşananlar aynı zamanda Türkiye’nin, şehir hastanelerinin de içinde olduğu sağlık devrimiyle neyi başardığını ortaya koymuştur. Bütün bu süreçte Türkiye bu mücadeleyi verirken, vatandaşından tek bir kuruş talep etmeden çok ciddi bir mücadele verdi, vermeye devam ediyor. Bu süreç Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘Dünya beşten büyüktür’ söyleminin ne kadar gerçekçi bir söylem olduğunu da ortaya koydu. Dönüp baktığımızda neden dünyanın beşten büyük olduğunu anlıyoruz. Şu an itibarıyla neden tek taraflı bir düzenin olmayacağını, olmaması gerektiğini anlıyoruz. Çünkü ne olursa olsun tek taraflı korumacı bir anlayışın olduğu bir dünya, böylesi bir sorunla mücadele edemez. Bu sorunla mücadele etmek ve insanların bir arada kalmasını, barış içinde olmasını temin etmek farklı aktörlerin iş birliğiyle mümkün. Bunu çok net bir şekilde gördük.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın süreci başından itibaren yönettiğini, yönetmeye de devam ettiğini aktaran Altun, kurum ve kuruluşlar ile etkin bir koordinasyonla sürecin yürütüldüğünü söyledi.

Bütün dünyanın bu salgından bir an önce kurtulmasını temenni eden Altun, daha güzel günlerin dünyayı ve insanlığı beklediğini sözlerine ekledi.

Wordpress Haber Teması Tasarım ve Programlama: Bilgin