Son Dakika
17 Mayıs 2024 Cuma

Aşk ve seks efsaneleri doğrulandı!

24 Ağustos 2012 Cuma, 19:58

Neden bir anda âşık oluruz? Aşkın ömrü gerçekten de üç yıl mıdır? ‘Bulutların üzerinde gezmek’ tabiri her aşk için geçerli midir? Ruh ikizimiz var mıdır? Ten uyumu yeterli midir? Bu ve bunun gibi birçok söylem; aşk literatüründe sık sık karşımıza çıkıyor ve çoğu zaman da kafamızı karıştırmaya yetiyor! Biz de içinde gizem unsuru barından dogmatik düşünceleri mikroskop altına aldık ve uzmanlara sorduk. İşte aşka dair her şey…

Regl döneminde cinsel acıdan daha istekli oluruz!

Doğru: Özellikle yumurtlama döneminde cinsel istek ikiye katlanır. Liverpool Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nde doktora yapan Rob Burris; ’11 erkek deneğe 66 erkeğin fotoğraflarını gösterdik. ‘Fotoğraftaki kişi, eşinizi ya da partnerinizi baştan çıkarabilir mi?’ diye sorduk ve bu tehdidi birden yediye kadar puanlamalarını istedik.

Eşleri regl dönemi yaşayan erkek denekler ortalama olarak 5,5 puan, eşleri regl dönemi geçirmeyen erkekler ise ortalama 4,6 puan verdi. Böylece, eşleri regl döneminde olan erkeklerin daha kıskanç olduğu kanıtlandı. Çünkü kadınların regl oldukları zaman cinsel istekleri artıyor ve doğal olarak bunu da hayatlarındaki erkeğe de belli ediyorlar. Böylece seks hayatları renkleniyor. Ancak bu zamanlarda erkekler daha korumacı oluyor. Bu da kıskançlığı artırıyor’ diyor.

İlişki süresi uzadıkça libido azalır!

Doğru: İstatistiklere göre bu durum kaçınılmaz! İlişki ilerledikçe seks katsayısında da düşüş yaşanıyor, ilişkisi altı aydan kısa olanlar ayda 12 kez sevişirken, beş yıldan sonra bu rakam sekize düşüyor. Yani aynı erkekle uzun süre beraber olunca daha az sevişmeye başlıyoruz.

Liverpool Üniversitesi’nde yapılan en son araştırmalarda; üç yıllık ilişkisi olan kadınların yüzde 13 ‘ü erkelerin ise yüzde 10’u, en az üç ay boyunca sevişmediklerini açıkladılar. Altı yıllık ilişkisi olanlarda ise oranlar kadınlarda yüzde 17, erkeklerde ise yüzde 16’ya kadar çıkabiliyor. Nedeni ise zaman içinde çiftlerin birbirini kanıksaması ve erkeklerde yaş ilerledikçe testosteron hormonunun azalması!

Aşkın ömrü üç yıldır!

Doğru: Ünlü yazar ve reklâmcı Frederic Beigbeder bu tezini kitaplaştırdığında büyük tartışmalara neden olmuştu. Ancak bugün, yapılan araştırmalar yazarın tezini doğrular nitelikte. Yine de; ilişkilerinde dört yılı geride bırakıp beraberliklerini sürdürebilen çiftlerin endorfin (Mutluluk) seviyelerinde artış da gözlenebiliyor. Uzmanlar; önemli olanın söz konusu kritik süreyi aşabilmek olduğunu belirtiyorlar.

Peki, endorfin neden bu denli önemli: Endorfin; sükûnet ve güven hissini artıyor. İçeriğindeki doğal amfetaminler ise çekim gücünü ve coşkuyu bütünlüyor. Ancak tıpkı sentetik amfetaminler gibi de alışkanlık yapabiliyorlar. Yani giderek daha fazla doz aranıyor. Üçüncü yılda artık beden çekiciliği sürdürecek miktarda amfetamin üretemiyor. Bu noktada da bocalamalar başlıyor.

Dünyanın dört bir yanında on bin üzerinde denek ile yapılan araştırmada, her iki cinsin de ideal eşte ilk sıraya zekâ ve nezaketi koyduklarını, ikinci sıraya da erkeklerin güzellik ve gençliği, kadınlarınsa maddi kazanç potansiyelini ve başarı hırsını koyduklarını söylüyorlar. Lucy Vincent ise “Soyunun devamını güvenceye alan ve birbirini seven iki insan bu süreyi biyolojik olarak beraber geçirmeye programlı” diyor. Ancak tutku aşkı bittikten sonra devreye mantık giriyor. O zaman da insanların beraber yaşayabilmeleri için ortak bir yol bulmaları gerekiyor.

Aşırı istek erkekleri aptallaştır!

Doğru: Erkek aşırı cinsel istekle dolu olduğunda takıntılı ve sinirli bir ruh hali içine giriyor. Bu da aşırı tepki göstermesine ya da normalde sergilemeyeceği davranışlar sergilemesine yol açıyor. Orgazm olmadan rahat edemeyen, bu durumu uyku yüzü görmemeye kadar götürebilen erkekler için ‘zaman aşımı’ da söz konusu değil
!
Bunun yanı sıra aşırı cinsel istek belli bir konuya yoğunlaşma zorluğu yaşamalarına da neden olabiliyor. Uzmanlar bu durumu ‘ruhsal eylemsizlik’ olarak da adlandırıyorlar.

İlk izlenim çok önemlidir!

Hem doğru hem yanlış: Psikoloji Profesörü Richard Wiseman’ın 2006 yılının nisan ayında yaptığı hızlı randevu (speed dating) araştırmasına göre kadınlar bir erkeği tekrar görüp görmeme konusunda daha hızlı karar veriyorlar. 100 kadından 45’i; 30 saniye içinde karşılarındaki kişinin ikinci randevuyu hak edip etmediğine karar verebiliyor. Erkeklerin ise sadece yüzde 22’si böylesine kararlı. Neden mi?

Lucy Vincent; “Karşımızdakinden aldığımız sinyaller Önce bilinçaltına gönderiliyor burada analiz edildikten sonra üst bilince taşınıyor” diye açıklıyor. Yani biyolojimiz kendini bilinç akışına bırakıyor. Dolayısıyla işin içine büyük oranda mantık da karışıyor.

İlk görüşte aşk, vardır!

Doğru: Fransız bilim adamı Jean Didier Vincent ilk görüşte aşkın varlığını doğruluyor ve mantıklı bir saptamada bulunuyor; “Mitolojide Cupid’in attığı oklarla oluştuğu var sayılan ilk görüşte aşk aslında uyarıcıların karşılıklı ve hızlı bir şekilde algılanmasından ibaret. Koku, feromon, yüz şekli, vücut oranları gibi… Bir tür algıda seçicilik gibi! Bu uyarıcılar beynimizde çeşitli imgeler yaratarak hormonlarımızı ve nöronlarımızı etkiliyor.”

Sonuç olarak içimizde kontrol edemediğimiz biyolojik gelgitler yakınmasının nedeni, karşımızdaki kişide aslında çok aradığımız birtakım özelliklerin hızla farkına varışımız. Hatta genel anlamda seksi, yakışıklı ya da zeki olarak değerlendirilmeyen kişilere dahi âşık olmamızı hızlandıran kimyasal bir reaksiyon bu. Karşımızdakinde hepsini bertaraf eden bambaşka izlere de rastlayabiliyoruz.

‘Bana neler oluyor’ diye sorulan klasik aşk sorusunun cevabı da işte bu gerçeklerde saklı. Annelerimizin meşhur sorusunu da unutmamak gerek; ‘Onda ne buluyorsun?’ Garip ama gerçek!

encere yuvarlanır kapağını bulur! Doğru: Bebekler daha ilk aylardan itibaren görüntülerden ve kokulardan etkilenmeye, onları kaydetmeye başlıyorlar. Yani mantıken aşk; ilk bağ kurduğumuz kişi ile başlıyor. Birçoğumuzun babamıza ya da annemize benzeyen kişilere yönelmemizin nedeni de işte bu! Tencere yuvarlanır kapağını bulur!

Doğru: Bebekler daha ilk aylardan itibaren görüntülerden ve kokulardan etkilenmeye, onları kaydetmeye başlıyorlar. Yani mantıken aşk; ilk bağ kurduğumuz kişi ile başlıyor.

Birçoğumuzun babamıza ya da annemize benzeyen kişilere yönelmemizin nedeni de işte bu!

Aşk bağımlılık yapar!

Doğru: Evet oldukça etkili bir uyuşturucudur! Antropolog Helen Fisher bunu kanıtlamak için 17 genç insana sevdikleri kişilerin fotoğraflarını göstererek beyin fonksiyonlarını incelemiş ve aşkın; beynin ödül, zevk ve uyuşturucu madde girdisini yöneten noktaları harekete geçirdiğini ortaya çıkarmış.

Araştırmacılar âşık kişilerle uyuşturucu bağımlıları arasında benzerlikler de keşfettiler. Bu durum tıpkı mutluluk hormonları dopamin ve serotonin içeriklerindeki benzerlik ile özetleniyor.

Aşk ve seks efsaneleri doğrulandı!

 

Wordpress Haber Teması Tasarım ve Programlama: Bilgin