Son Dakika
27 Nisan 2024 Cumartesi

56. Antalya Altın Portakal Film Festivali yarın sona eriyor

31 Ekim 2019 Perşembe, 09:17

FESTİVALDE DÜN

MERT FIRAT: ALTIN PORTAKAL’A SAHİP ÇIKANLARI KUTLAMALI Sinema, tiyatro ve televizyon dünyasının usta oyuncularından Şebnem Bozoklu ve Mert Fırat, Öğle Sohbetleri programına konuk oldu.

Şebnem Bozoklu: Geçen sene söyleşide de söylemiştim, Ulusal Yarışmalar’ın geri dönmesini temenni etmiştik. Antalya Altın Portakal Film Festivali kendi özüne ve ulusal yarışmasına kavuştuğu için hepimiz çok mutluyuz. Ayrıca bu sene festivale hepimizi çok mutlu eden Cahide Sonku Ödülü eklendi. Bu sene yarışma filmleri içinde filmin neresinde çalıştığına bakılmaksızın sinemanın ekibinden herhangi bir kadın arkadaşımıza verilecek bu ödül. Dünyada sinema sektöründe sadece Türkiye’de değil, %4 oranında kadın çalışıyor. Yani dünyada sinema sektöründe çalışanların yüzde 96’sı erkek. Bu, hepimiz için korkunç bir şey. Filmlerde de izliyor, görüyorsunuz, her yerde erkek dünyası ağırlıkta. Hollywood’da başlayan #MeTO hareketiyle birlikte bu hareketin uzantısı olarak 5050×2020 diye bir proje var; bütün dünyada sinema sektöründe, özellikle kadın yapımcılar, kadın yönetmenler ve oyuncular tarafından desteklenen… İsminin anlamı 2020 yılına kadar sektörde %50’ye 50 cinsiyet eşitliği sağlamak. Antalya Altın Portakal Film Festivali de bu taahhütnameyi imzaladı. Bu şu demek; bundan sonraki senelerde Antalya’da festivali oluştururken yüzde elliye elli cinsiyet eşitliğine dikkat edilecek demek. Bu da bizler için harika bir gelişim olacak.

Mert Fırat: Bir yandan bu festivale sahip çıkanları da kutlamak lazım. Sektörden de birçok arkadaşımız festivale sahip çıktılar ve sonrasında festival sizlerin sayesinde, aslında en çok Antalyalıların sayesinde Ulusal Yarışmalar geri geldi. Seçimlerimizle bazı şeyleri değiştirebiliyoruz, bunu görmüş olduk. Daha önce de birkaç jüri deneyimim olmuştu. Fakat oyuncu olarak ya da filmin parçası olarak burada yarışıyor olmak da ayrı bir heyecan. Burada seçici tarafta olunca onun da bir heyecanı ve sorumluluğu oluyor.

“BREZİLYA’NIN GELECEĞİNİ GÖRDÜM” Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alan ve Sandra Kogut’un yönettiği “Üç Yaz”, Türkiye’de ilk kez 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde seyirciyle buluştu! Gösterimin ardından Kogut, seyircilerin sorularını cevapladı.

Sandra Kogut: Günümüz Brezilyasında bir film yapmak istedim. Tam da rüşvet olaylarının olduğu dönemlerdi. Rüşvet olaylarında hikâyenin arkasında kalanları göremiyorduk; ben daha çok onları ortaya çıkarmak istedim ve oradan yola çıktım. Film çekimlerine biraz hızlı başladık, seçim döneminden hemen önceydi. Filmde de seçimin etkileri var; son sahnelerdeki yılbaşı kutlamaları mesela. Kurguda da değişiklikler yapmak zorunda kaldık film sürecindeki değişiklikler nedeniyle. Çekim yaparken Brezilya’nın gelecek rejiminin işaretlerini de gördüm. Brezilya, gelecekte neo-liberal bir rejim ile karşı karşıya. Neo-liberalizm, insanlara daha çok para kazanabilmek için daha çok çalışmayı dayatıyor; ama asıl olan, birlik, beraberlik ve dayanışma. Biz filmi çekerken Brezilya’da olaylar devam ediyordu. Çekim için mekân bulmaya çalışırken filmde gerçekleştiği gibi gerçek hayatta da insanlar tutuklanıyordu. Bu nedenle film çekimi yaparken birebir çektiklerimizi yaşayanlara şahit olduk.

“SAVAŞ ABİ’YE VEFA BORCUMUZDU” Ulusal Uzun Meyraj Film Yarışması’nda yarışan ve Özkan Yılmaz’ın yönettiği, “Soluk”un gösterimi ekip katılımıyla yapıldı.

Özkan Yılmaz: Uzunca yıllardır sinema piyasasındayım Türkiye’nin. Yapımcılık ve yardımcı yönetmenlikler yaptım. 20’den fazla yılın sonunda bu sene, iki yıldır üzerine çalıştığımız “Soluk”u bugün sizlerle birlikte hayata geçti. Aslında filmin çıkış noktası gerçek bir hikâye. Çok sevdiğimiz bir abimizin ölüme giden yolunda iki yıl gözlem yaptık ve Savaş Abimizi kaybettik. Bu süreç içerisinde bunun filmini yapmak hiç aklımda yoktu, ki gerçekten durumunun ağırlaşmasıyla hikâyeye dahil olan hasta bakıcıyla birlikte bunu yazma dürtüsü hayatıma girdi. Çünkü gerçekten çok ilginç bir kişi olduğunu gözlemledim. Bir meslek düşünün ki birlikte çalıştığınız herkes ölüyor. Dolayısıyla bunun psikolojik olarak enteresan bir durum, meslek olduğunu hissettiğimde Celil’i yazmaya başladık. Hikâyemiz gerçekte İstanbul, Cihangir’de geçiyor aslında, ben bunu Ankara’ya, daha orta sınıf ailelere taşımak gerektiğini düşünerek öyle bir senaryo çıkardık ortaya.

Uğur Polat: Özkan bana bu filmi teklif ettiğinde, karakteri okuduğumda hayatımdan izler olduğunu gördüm. Ben de Ankara’da büyüdüm. Sevgili Savaş Abimizle Ankara’da eski Çağdaş Sahne’de oyunculuk yaptığı dönemde tanıştım. Bizim çocukluğumuz orada geçti. Dünyanın en güzel oyunlarını izledik. Biz Savaş abinin eline doğduk diyebilirim. Bu bir vefa borcuydu ve Özkan’ın da ilk sinema filminde olmak benim için çok büyük bir gurur.

Aslı İnandık: Benim için gerçekten bir meydan okuma, kendime meydan okuma gibi düşünüyorum. Rol ilk geldiğinde çok sevdim Aslı’yı. Aslı da kendi ailesinde aslında çok tutunamayan, ailesi tarafından anlaşılmayan ve aslında günümüz gençlerini de anlatan bir hikâye bu. Bütün gün Facebook’ta geziyor, iş arıyor, çok fazla ilgi alanı var ama sönük bir karakter aslında. Onun bir çıkış noktası var ki Tamer abi. Tamer abi çok donanımlı, çok entelektüel biri ve onunla yeniden hayat buluyor.

DERELER ŞEHRİ ANKARA Ulusal Belgesel Film Yarışması filmlerinden “Asfaltın Altında Dereler Var”ın gösteriminin ardından yönetmen Yasin Semiz, seyircilerin sorularını yanıtladı.

Yasin Semiz: Asıl amacım Ankara’daki bu kapalı derelerin açılması ve tabii ki neticesinde daha iyi şehirlerde yaşayabilmek. Yöneticiler, bu tarz işleri pek yapmak istemiyorlar ama halkın yararına olan her şey için ellerini taşın altına koymalılar. Dikkat çekmek istediğim bir konu daha var. Ankara, üç derenin birleştiği bir yere kurulmuş ve Ankara’nın şehir olmasının sebebi oradaki derelermiş ama sonra biz insanlar güzelim şehri mahvetmişiz. Ankara’da birçok dereyi kapatmışlar, onların açık olması gerek. İstanbul’da da aynı şekilde birçok dere kapalı. Bir yağmur yağıyor ve her yeri su basıyor. Aynı şekilde evlerimizi de yapmamamız gereken yerlere yapmışız.

“KADINLAR DAHA CESURDUR” Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması filmlerinden “Topal Şükran’ın Maceraları” gösteriminin ardından yönetmeni Onur Ünlü, Demet Evgar, Bora Akkaş, Ayşe Melike Çerçi, Serhat Kılıç ve Halil Babür seyircilerin sorularını yanıtladı.

Onur Ünlü: Kendi yaptığım filmleri tekrar etmeyi sevmiyorum. Sinema hikâye anlatma sanatı olduğu kadar görüntü sanatıdır da. Sinema, kodlama işidir. Filmlerimde herhangi bir mesaj vermeye çalışmıyorum, çünkü ben siyasi bir parti değilim. Bütün sanat yazarları, bütün yönetmenler aynı şeyi söyler mümkün olduğunca diyalog yazmayın derler. Ben de mümkün olduğunca diyalog kullanmadım ve sadece görüntü ile anlatabilir miyim’i denedim. Erkekler cesur değildir, kadın daha cesurdur ve Topal Şükran da cesur bir kadın.

Demet Evgar: Kendinizi o sessizliğe bıraktığınızda başka şeyler konuşmaya başlıyor sanki, sessizlik konuşmaya başlıyor sizinle ve bu sessizliğin dili gerçekten tarif edilemez.

“İNSANLAR BİRBİRİNDEN UZAKLAŞIYOR” Dan John Hauerud’un yönettiği “Çocuklar”ın Antalya galası dün gerçekleşti. Gösterimin ardından yapılan söyleşiye film ekibinden Thorbjørn Harr katıldı.

Thorbjørn Harr: Yönetmeni çok sevdiğim için bana hangi rolü teklif etse kabul edecektim. Çocuk tacizcisi ya da katil rolü bile olabilirdi. Bu rol ama, aşırı sağcı bir rol. Teklif etti ve ben de kabul ettim. Norveç’te insanlar giderek birbirinden uzaklaşıyor. Bu filmde de bunu anlatmaya çalıştık aslında politik bir film gibi gözükmese de durum öyle değil.

ULUSAL KISA FİLM HEYECANI DEVAM EDİYOR Ulusal Kısa Film Yarışması’nın ikinci seçkisinde bugün “Günlerin Ardından”, “Lupus”, “Mavi Arabam”, “Öğle Arası”, “Taş” ve “Yabancı” adlı kısa filmler gösterildi.

SANSÜR UYGULAMADI Ulusal Belgesel Film Yarışması’nda yarışan, Hasan Başoğlu’nun yönettiği “Patron” un gösterimi bugün gerçekleşti.

Hasan Başoğlu: Üniversite arkadaşım benim Ahmet, hatta ev arkadaşlığı bile yaptık bir dönem. Bayağı mazim var onunla. Onu tanısanız film karakteri olabilecek biri olduğunu görürsünüz. Çok inatçı ama çok iyi bir insan. Sizinle her şeyi yapabilecek bir insan. Ev de taşır yemek de yapar. (…) Her şeyden haberi var, hiçbir şekilde sansür uygulamadı filme. Herhangi bir şeyi yayınlamayın, demedi. Yalnızca gönül işleriyle ilgili kısımlarda sansür koydu, onun dışında bana istediğiniz kadar vurabilirsiniz, eleştirebilirsiniz dedi. Gönül işlerinden kastı evliliği ve başka bir aşk hikâyesi. Annesiyle ilgili kısımlarda çok hassastı, onları çıkarmamı istedi. Ahmet’in bu halde olmasının sebebi annesi ve yeterince eleştirdiğimizi düşünüyorum.

FESTİVALDE BUGÜN
Uğur Yücel söyleşisi saat 11:00’da; Türkiye Sinemasının Dünü, Bugünü, Yarını başlıklı panel ise saat 14:00’da yapılacak. Panelin ardından ise, son iki yıldır İstanbul’da düzenlenen Ulusal Yarışmalar’ın Antalya töreni yapılacak. Bugün ayrıca, İranlı yönetmen Rıza Mirkarimi’nin“Şirin’in Kalesi”, Ali Aydın’nın “Kronoloji” ve Ali Özel’in “Bozkır” filmleri ekip katılımıyla gösterilecek. DETAYLI BİLGİ İÇİN

FESTİVALDE YARIN
Oyuncu, yazar ve yönetmen Ercan Kesal’in söyleşisi Perge Salonu’nda ücretsiz izlenebilir. Cenk Ertürk’ün Adana’da En İyi Film seçildiği Nuh Tepesi ve Emin Alper’in İstanbul Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nü alan Kız Kardeşler filmleri ekip katılımıyla gösterilecek. Muhsin Ertuğrul’un 1927 yapımı sessiz filmi “Tamilla”, canlı müzik eşliğinde gösterilecek ve Türkiye’de ilk kez seyirciyle buluşacak. 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali, Kapalı Spor Salonu’nda yapılacak ve halkın katılımına açık ve ücretsiz olacak Kapanış ve Ödül Töreni ile son bulacak. Saat 20.00’da başlayacak tören, CNN Türk ekranlarında canlı olarak yayınlanacak.

56. Antalya Altın Portakal Film Festivali
26 Ekim – 1 Kasım 2019

Wordpress Haber Teması Tasarım ve Programlama: Bilgin